108: Dünya Yuvarlak Mıdır ve Dönüyormu?
-A A+A

108: Dünya Yuvarlak Mıdır ve Dönüyormu?

SORU
Dünya yuvarlak mıdır? Düz müdür? Ve dönüyor mudur? Bunlardan herhangi birine inanmak İslam da akide meselelerinden midir? Herhangi birini inkâr etmek küfür müdür? (Teşekkür ederim)
CEVAP

Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam efendimiz Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden mü’minlere olsun.

Evvela pozitif bilimin bu mevzulardaki çokbilmişliği seni aldatmasın. Tesadüfü kâinatı var eden irade olarak gören ve sürekli görüş değiştirenin sözüne itibar edilmez. Bu bağlamda “Big Bang teorisi” başlığıyla verilen cevaba bakmanı da tavsiye ederim.

Sonra, sorularının cevabına gelince dünya ulemanın icmasıyla yuvarlaktır. Bu husus Müslümanlar arasında tartışılmamıştır. İmam ibni Teymiyye (rahimehullah) Fetava’sında şöyle der: “İslam ulemasına göre gökler daireseldir. Bu konuda Müslümanların icmasını birden çok imam zikretmiştir. Mesela İmam Ahmed’in ashabından olan İmam Ebu’l-Hüseyn Ahmed bin Cafer bin el-Münadi gibi… Ve Ebu Muhammed ibni Hazm ve Ebu’l-Fereç el-Cevzi bu hususta icmayı naklederler. Ayrıca ulema bu konuda bilinen senetlerle sahabeden ve tabiinden de nakilde bulunmuşlardır. Semavatın dairesel olduğunu Kur’an ve Sünnetten delilleri getirerek açık bir şekilde izah etmişlerdir. Cedel ehlinden küçük bir fırka hariç bunu inkâr eden İslam ulemasından kimse bilmiyorum… Bunun gibi dünyanın da kara ve deniz hareketleriyle beraber yuvarlak olduğuna icma etmişlerdir.”

Ve Ebu Muhammed ibni Hazm (rahimehullah) Fısal’ında şöyle diyor: “Sahih deliller dünyanın yuvarlak olduğunu ifade ediyor… İlimde imamlığı hak etmiş olan hiçbir imam dünyanın yuvarlak oluşunu inkâr etmemiştir.”

Dünyanın yuvarlak oluşunu sadece semavi ilimden mahrum olanlar inkâr etmişlerdir.

Dünyanın dönmesine gelince, dünyanın sakin olup hareket halinde olmadığını ifade eden bazı ayetler vardır. Mesela şu ayeti kerimeler gibi:

اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ

“Allah o ki, sizin için yeryüzünü bir makar yaptı. Semayı bir bina ve size suret verdi. Sonra da suretlerinizi güzellendirdi. Hoş nimetlerden sizi rızıklandırdı. İşte o Allah’tır, Rabbiniz. Âlemlerin rabbi Allah ne yücedir.” (El-Gafir, 64)

أَمَّنْ جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِيَ وَجَعَلَ بَيْنَ الْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا أَإِلَهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

“Yoksa yeryüzünü makar kılan, aralarında nehirler akıtan, onun için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'ın yanında başka bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.” (En-Neml, 61)

Lakin bu ayetler dünyanın cisim olarak hareket halinde olmasına mani değildir bilakis dünyanın kendi bünyesinde sakin oluşuna hamledilmesi mümkündür. Çünkü dünyanın merkezinde yüksek dereceli ateş vardır. Bu daimi surette kaynamaktadır. Bundan ötürü dünyanın kabuğunda aslında sürekli bir hareketlilik olması gerekir lakin dağların sebebiyle yeryüzünün oturabilinir bir sakinliği vardır. Allah (subhanehu ve teâlâ) şöyle buyuruyor:

وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

“Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yarattık, rahat gidebilsinler diye dağların aralarında geniş yollar var ettik.” (El-Enbiya, 31)

Özellikle yanar dağ patlamaları dünya kabuğunda kırılmaları engelliyor. Düdüklü tencerede ki ventiller gibi görev görüyorlar. Ancak bazen kırıkların hareketlenmesini de tetikleyebiliyor ve depremler var oluyor.

Buna ilaveten aşağıda gelecek ayetlerde güneşin ve ayın akıp gittikleri kati surette beyan edilmiştir. Ay için geçerli olan dünya için ve diğer tüm gezegenler için de geçerli olması uzak bir ihtimal değildir.

Ama yine de şunu söylemek lazım: Bu kâinatın yaratıcısı dünyanın akıp gittiğini veya kendi dairesinde yüzdüğünü söylememiştir. Aksine bir istikrar halinde olduğunu söylemiştir. Bunu yukarıda geçtiği gibi tevil etmek mümkün olsa da işin hakikatini sadece Allah (azze ve celle) bilir.

Bu meseleye şöyle yaklaşmak doğru olur: Allah (subhanehu ve teâlâ) güneşin ve ayın halini açık beyan ettiği gibi dünyanın da halini açık beyan edebilirdi. Lakin bunu yapmamıştır. Dünyanın yürüdüğünü ifade eden ayet veya sahih sünnet yoktur. Sakin ve istikrar halinde olduğunu ifade eden ayetler de cisim olarak hareket ettiğine mani değildir. Elbette Allah (subhanehu ve teâlâ) dünyanın halini izah etmekten aciz değildi. Bu beyan edilmesi gereken ama Allah (subhanehu ve teâlâ) tarafından ihmal edilmiş bir husus olarak değerlendirmek de mümkün değildir çünkü Allah (subhanehu ve teâlâ) her türlü kusurdan münezzehtir. O halde Allah (subhanehu ve teâlâ) dünyanın halini beyan etmek istememiştir. Kulları için bir imtihan vesilesi olmasını irade etmiştir. Zira bir müslümanın tasavvurunu Kur’an ve Sünnet belirlemelidir. Vahiy dışı bilgi kaynakları sadece selim ve sahih tasavvuru bozar. Şu halde dünyayı ve içinde bulunduğu kâinatı yaratan dünyanın akıp gittiğini beyan etmemiştir bilakis sakin olduğunu beyan etmiştir. Dünyanın güneşin etrafında döndüğünü söyleyenler ise pozitif bilim adamları ve onları bu görüşte taklit edenlerdir. Pozitif bilimin ise tüm bilimsel çalışmaların ana hedefi daima yaratıcının yokluğunu ispat etmek olmuştur. Ancak miladi 20.yüzyılın ilk yarısından sonra pozitif bilim yaratıcıyı inkâr etmeyi ana hedef olarak terk edip gerçeklerin peşine düşmeye başladı. Bu fikri devrim onların bazı hakikatlere veya bazı hakikatlerin bazı cüzlerine ulaşmayı mümkün kıldı. El mühim, Allah (subhanehu ve teâlâ) fasıktan gelen haberin araştırılmasını emretmiştir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ

“Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.” (El-Hucurat, 6)

Şu halde haber fasıktan geldiği için itibar etmeyen Müslüman kötülenmeye müstahak olmadığı gibi ayetin bu yönde yorumlanması mümkün olduğu için dünyanın yürüdüğünü söyleyen müslüman da kötülenmeyi hak etmez. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.”

Ama güneşin ve ayın hareket etmesine gelince bunun inkârı küfürdür. Çünkü ilahi sözün tekzibidir. Allah (subhanehu ve teâlâ) şöyle buyuruyor:

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

“Güneş de kendisi için belirlenmiş bir karar yerine kadar yolunda akıp gidiyor. İşte bu el-Aziz ve el-Âlim olan Allah'ın takdiridir.” (Yasin, 38)

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

“Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Bunların her biri kendi dairesinde yüzmektedir.” (El-Enbiya, 33)

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى وَأَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

“Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gidiyor. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Lokman, 29)

Çok fazla değil, daha 50,60 yıl öncesine kadar pozitif bilim güneşin sabit olduğunu ve tüm gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü iddia ediyordu. İslam uleması bu görüşü reddetti ve hatta bu görüşü benimseyenleri tekfir etti. Çünkü sarih nassın tekzibiydi. Sonra bilimsel araştırmalardan edinilen verileri inkâr edemeyen pozitif akıl güneşin hareket halinde olduğunu yeni büyük bilimsel bir keşif gibi insanlığa sundu. Hâlbuki güneşin hareket halinde olması Müslümanlar arasında hiçbir zaman tartışılmadı. Çünkü hem Kuran ve hem de sahih Sünnet güneşin yürüdüğünü ispat ediyor. Bu zavallı maddecilerin bilimsel keşiflerin hepsi böyle olmuştur. Aksi zaten mümkün de değildir. Çünkü hakikat olan sadece yaratılmış olandır. Yaratılmamış olan gerçek değil hayaldir. Yaratılmış olanın ise akıl ile idrak edilecek olanı vardır ve akıl ile idraki mümkün olmayanı vardır. Akıl ile idraki mümkün olmaması ya o yaratılışın akıl ötesi olduğundandır veya akıl ötesi değil ama henüz idrak edebilecek vesileleri edinemediğinden dolayıdır. Vesileye ulaştığında gerçeği de anlayacaktır. Bu zavallı maddecilerin hali be budur. Bunun için sürekli görüş değiştiriyorlar. Düne kadar umumen bilimi küfür olarak görüp bilim adamlarını dinsizler olarak ateşte yakarak öldürüyorlardı, bugün bilimi din edindiler ve bilim uğruna öldürüyorlar. Düne kadar dünya yuvarlaktır diyenleri blasfemi (küfür) suçlamasıyla öldürenler biz değiliz. Düne kadar minyatür bir insanın kâmil surette erkeğin menisinde olduğunu iddia edenler de biz değiliz. Düne kadar güneşin sabit olduğunu ve kâinatın merkezi olduğunu iddia edenler de biz değiliz. Kâinatın sabit olduğunu ve genişlemediğini söyleyenler de biz değiliz. Biz haddimizi biliyoruz. Bizim her şeyi beyan eden Kitabımız ve masum Sünnetimiz var, Allah’a hamd olsun.

Bak! Bugün artık bazı kozmologlar dünyanın güneşin etrafında dönmediğini bilakis hep beraber uzayda spiral döngülerde bir yere doğru akıp gittiklerini söylüyorlar.

Dahası var! Bugünler artık ileri fizik bilim dünyasında maddenin sadece atom ve atom altı parçacıklardan oluştuğu görüşü terk edildi. Modern fizik eski fiziğin standart modelinin (proton, nötron, elektron) sadece evrenin 4% ünü oluşturduğunu iddia ediyor. Modern fiziğin yeni keşfi “kara madde”dir. Modern astrofizikçilere göre “kara madde” evrenin 23% ünü oluşturmakta. Bugüne kadar görülemeyen bu “kara maddenin” evreni tutan madde olarak, bir nevi iskele olarak kabul edilir. Evrenin geriye kalan 73% ü ise “kara enerji” olduğunu söylüyorlar. Ama bu “kara madde” ve “kara enerji” nedir? Bunu açıklayamıyorlar.

Bu keşif pozitif bilim dünyasını yine ve tekrar alt üst etti. Bilinen doğrular yanlış oldu. Yanlış diye bilinenler doğru oldu. Yine dokunulmaz bilimsel yasalar ve teoriler dokunulur oldu.

Acınacak bir durumdalar. Ama nihayet Allah (subhanehu ve teâlâ)’nın varlığını bilimsel olarak da ispat edecekler ve kendi pozitivist, inkârcı dünyalarını kendileri yıkacaklar. Çünkü Allah (azze ve celle) hakikattir ve akıl ancak hakikate delalet eder.

Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.

8 Ağu, 2017 Tarık Ebu Abdullah
Etiketler: Bilim, Dünya